Yaz Geldi; Cilt Sağlığına Dikkat Herkes için Acil Sağlık Derneği Konferansı
Prof Dr Can Ceylan
GÜNEŞ VE GÜNEŞTEN KORUNMA
Güneş ışınları hava ve su gibi yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biridir. Güneş ışınlarının etkisi ile deride sağlıklı kemikleşme için gerekli olan D vitamini sentezi gerçekleşmektedir. Sedef hastalığı, ergenlik sivilceleri gibi bazı hastalıklarda da iyileştirici etkileri bilinmektedir. Yine UV ışınlarının psikolojik açıdan olumlu etkiler sağladığı da bilinen gerçekler arasındadır.
Ancak günümüzde en sık rastlanılan kanser tipinin deri kanserleri olması ve deri kanserlerinin de en sık sebebinin UV ışınları olması nedeniyle yeterli korunmanın mutlak yerine getirilmesi gerekmektedir. Güneş ış.dan yeterince korunulmadığı taktirde karşılaşılması muhtemel tehlikeler güneş yanıkları, lekelenmeler, fotoyaşlanma denilen cilt değişiklikleri, gözlerde katarakt oluşumu ve en önemlisi de deri kanseri gelişimi olmaktadır. Güneşin ülkemize oldukça cömert davrandığını dikkate aldığımızda korunmanın önemi daha da açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Yeryüzüne ulaşan ve solar ışınların sadece %5ini UV ışınları oluşturmaktadır. Bunun da %95i UVA %5ide UVB ışınlarından oluşmaktadır. Stratosferdeki ozon tabakası UVCyi tamamen UVB yi kısmen bloke ederken UVAnın tamamı yeryüzüne ulaşmaktadır. UVnin karsinojenik etkisi 290-400 nm dalga boylarında ortaya çıkmaktadır. Ozon tabakasının zarar görmesinden sorumlu kimyasal ajanlar. aerosol sprey ve donduruculardan çıkan bulunan KLOROFLOROKARBON grubu gazlardır. Ozon tabakasının zarar görmesi ile süzücü etki azaldığından yeryüzüne daha fazla zararlı ışın gelmeye başlamıştır. 1992 yılında Norveçte yapılan bir çalışmada ozon tabakasının %10 hasar görmesiyle her iki cinstede SHK insidansının %16 ila 18 oranında artacağı bildirilmektedir.
Karlı yüzeyler UV ışınlarının %80-90 ını yansıtırken, kumlu yüzeylerde bu oran %20dir. Deri kanserlerine genellikle açık renk gözlü açık renk deri yapısına sahip ırklarda daha sık rastlanır. Türkler genellikle buğday tenli, koyu renk gözlü, koyu renk saçlı olduklarından deri kanserleri konusunda kısmen şanslı sayılabilirler. Ancak açık derili ve gözlü insanlarda oldukça fazladır.
Kimyasal ve fiziksel olarak 2 gruba ayrılır. Koruyucunun gücü kısaca SPF olarak bilinen güneşe karşı koruma faktörü ile ölçülmektedir. Bu değer koruyucunun sadece UVB ışınlarına karşı koruma gücünü gösterir. Dolayısıyla SPF değeri 100 dahi olsa bu %100 UV koruyuculuğu anlamına gelmemektedir. Yani kısmi bir koruyuculuk sözkonusudur. Bu değerin en az 15 veya 20 olması gerekmektedir. Güneşten koruyucular genelde UVB ye karşı olup UVA nın tamamına etkili değildir.
Yapılan yanlışlardan biri de nasıl olsa koruyucu kullanıyorum deyip kendimizi güneşe bırakma yanlışıdır. Çünki hiçbiri %100 koruyucu değil.
Öyleyse;
1.Yaz aylarında saat 10 ve 16 arasında mümkün olduğunca güneşten korunmalı,
2. Uygun giysiler tercih etmeli, geniş kenarlı şapkalar kullanmalı, gözlerimizi katarakt riskine karşı korumak için uygun filtreli kaliteli güneş gözlükleri kullanmalıyız.
Sıkı dokunmuş, kalın, koyu renkli giysiler daha koruyucudur.Ayrıca giysilerle korunma koruyucu ürünlerle korunmadan daha pratik ve daha ekonomiktir. Yine bazı ülkelerde giysilerde güneşten koruyuculuğu belirten özel etiketler kullanılmaktadır-(UPF-ultraviyole protection factör.). Son yıllarda deterjan ve yumuşatıcılar içerisine UV koruyucu Titanyum dioksit gibi bazı ajanlar da eklenmektedir. Deri kanserinin en fazla görüldüğü ülke olan Avustr.da koruyucu giysi pazarı koruyucu ürün pazarından çok daha büyüktür. Yine polyester-pamuk karışımı giysiler sadece pamuk olanlara göre daha koruyucu özelliktedir.
Korunmada en önemli faktör güneşten uzak durma ve giysi faktörü ve son olarak da koruyucu ürün kullanımıdır.
- Güneş koruyucuları güneşe çıkmadan yarım saat önce sürmeliyiz. 2 saatte bir tekrarlamalı, terleme ve denize girip çıktıktan sonra tekrarlamalıyız.
- Koruyucuların %100 koruyucu olmadığını bilmeli ve güneş altında kalış süremizi hiçbir zaman gereğinden fazla uzatmamalıyız.Ömür boyu maruz kalınan UV ışınlarının %80 ine 18 yaşına kadar olan dönemde maruz kaldığımız düşünülürse çocukların korunmasının ne kadar önemli olduğu da anlaşılabilir.
Çocuklarda koruyucu kullanımı: Bebek derisi hassas olduğundan 6 aydan önce koruyucu kullnılmasını önermiyoruz. 6 aylıkdan sonraki dönemde de mutlaka giysi, şapka, gözlük faktörünü göz önünde bulundurmalı koruyucu olarak da çinko oksit gibi fiziksel koruyucuları tercih etmeliyiz. Yine sistemik emlim riski nedeniyle kimyasal koruyucuların 2 yaşın altında kullanılmaması gerekir. Cildi yağlı olanlarda losyon veya jel kuru olanlarda ise krem formları tercih edilmelidir.
BENLER VE TEHLİKE İŞARETLERİ
Toplumun büyük çoğunluğunda, vücudun farklı alanlarında az ya da çok sayıda ben olması olağandır. Bir kişide ben olması, o benin mutlaka kanserleşeceği anlamına gelmez. Önemli olan benlerde ortaya çıkacak tehlike işaretleri konusunda bilgili olmak ve şüpheli bir değişiklik halinde vakit geçirmeden bir dermatoloğa başvurma bilincine sahip olmaktır. Peki nedir bu tehlike işaretleri? Mevcut bende ani büyüme olması, ben üzerinde çıkıntı ya da kabarıklık ortaya çıkması, bende ani renk değişikliği ortaya çıkması, benin alacalı bulacalı bir renge bürünmesi, ben üzerinde birden fazla sayıda renk bulunması, benin kenarlarının düzensiz, girintili çıkıntılı olması, bende ani ve kendiliğinden kaşıntı, kanama, yara ortaya çıkması, ben çevresinde noktasal renk saçılmalarının gelişmesi benlerde tehlikenin göstergesi olabilecek bulgular arasında değerlendirilmelidir. Çok sayıda ben taşıyan kişilerin ya da ailesinde melanom öyküsü bulunan kişilerin banyo sırasında benlerde sözü edilen değişikliklerin olup olmadığını gözlemlemesi önemlidir. Ancak bu konuda aşırı kuruntudan uzak durulması, kuşku halinde dermatolog ve dermoskopi muayenesinin belirleyici olduğu unutulmamalıdır.
ÖZGEÇMİŞ (Prof. Dr. Can Ceylan)
1966 Zonguldak doğumludur. İlk ve orta öğrenimini sırasıyla Erzincan, Kayseri ve Zonguldak illerinde tamamladı. 1983 yılında girdiği Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1989 yılında mezun olduktan sonra zorunlu hizmetini Erzurum Narman Şekerli Sağlık Ocağı’nda yaptı. 1990 yılında tıpta uzmanlık sınavı ile girdiği Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Bölümü’nden 1995 yılında “Bacak ülserasyonlarında Helium-Neon lazer tedavisinin etkinliği” konulu tezini hazırlayarak uzmanlığını aldı. Deri kanserlerinde yüzeyel radyoterapi uygulaması, “Fototerapi” biriminin kurulması, Türkiye’de ilk kez “Fotodinamik tedavi” yöntemininin deri hastalıklarında kullanılması gibi konularda çalışmalar yaptı. 1996-1997 yılları arasında İstanbul Kasımpaşa Deniz Hastahane’sinde askerlik yükümlülüğünü yerine getirdi. Türk Dermatoloji Derneği, Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği, EADV, Türkiye Dermatoveneroloji Derneği, Dermatoonkoloji Derneği, Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarla Savaşım Derneği üyesidir. Deri kanserleri, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, akne, saç ve tırnak hastalıkları, oral mukoza hastalıkları, bağ dokusu hastalıkları, psoriasis, nevuslar ilgi alanları arasındadır. 2004 yılında doçent, 2011 yılında profesör kadrosuna atandı. 2013-2015 yılları arasında Ege Öğretim Elemanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı, 2012-2016 yıllarında İzmir Tabip Odası Büyük Kongre Delegeliği görevlerinde bulundu. Mesleğinin dışında en önemsediği ilgi alanı şiirdir. Çeşitli edebiyat dergilerinde yayınlanan şiirlerinin yanında, Akıl Çelinmeleri (2006), Al Buyur Canımdan Yak (2010), Ömür Diye Kuşandığımız (2012) ve Hep Çakıl Koksun Deniz (2015) isimli 4 (dört) adet şiir kitabı bulunmaktadır. Can Ceylan, evli ve ikiz çocuk sahibidir.