(Saadet Erciyas) Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) erken tedaviyle yüksek oranda başarı sağlanılabilen şanslı bir hastalık olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ercan, “DEHB, son yıllarda moda olmuş gibi çok sık rastlanılan ama dünyada en çok araştırılan ve çok bilgi sahibi olduğumuz bir hastalık. Eşlik eden başka hastalık yoksa, düzenli ilaç tedavisi, kararlı bir aile ve sürdürülebilir sporla tedavi şansı çok yüksek, ama tedavi edilmezse, kaza riski, bağımlılık riski çok fazla olan bir hastalık” dedi.
Herkes İçin Acil Sağlık Derneği’nin (HİASD) her ayın ilk salı günü düzenlediği konferansların bu ayki konuğu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan oldu. Kültürpark’taki İzmir Sanat’ta gerçekleştirilen konferansta son yıllarda çok gündemde olan hiperaktivite konusunda bir sunum yapan Prof. Dr. Ercan, “Hiperaktif çocuk: Dahi mi, hasta mı?” konulu sunumunda aileleri, anne ve babaları uyardı.
Motor takılmış gibi yaramaz çocuklar
Hiperaktivite bozukluğu olan çocukların kendilerine verilen görevi sürdürmekte zorlanan, yönergeleri izleyemeyen, dikkati kolayca dağılan çocuklar olduğuna değinen Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan, genetiğin bu hastalığın oluşumunda yüzde 80-90 rolü olduğunu belirtti. Prof. Dr. Ercan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“DEHB olan bireyin genetik ve çevresel biyolojik faktörlerin etkileşimi sonucunda beyninin ön bölgesinde oluşan bozukluk, bu bölgelerdeki kimyasal yapının da bozulmasına yol açar. Beynin ön bölümündeki çalışmayı düzenleyen kimyasal maddeler olan Dopamin ve Noradrenalin DEHB olanlarda normalden daha az aktivite gösterir ve bunun sonucunda DEHB belirtileri görülmeye başlar. Annenin hamilelikte sigaraya maruz kalması, içmesi çok büyük bir risk. Hiperaktivite bozukluğu olan çocukları sınıflarında kolayca fark edebilirsiniz. Yerinde duramayan, büyüklerin ‘arkasına motor takılmış gibi’ ya da ‘kurtlu’ diye tanımladıkları çocuklar bu çocuklar.”
Hastalığın Türkiye’de görülme sıklığının yüzde 5-6 olan dünya ortalamasının üzerinde, yüzde 12, 7 oranında olduğuna dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan, dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin kimi çocuklarda birlikte, kimi çocuklarda ayrı ayrı görülebildiğine de değindi. İzmir’de dört yıl boyunca ilkokul çağındaki 1500 çocuk üzerinde yaptıkları araştırma sonunda bu oranı saptadıklarını anlatan Prof. Dr. Ercan, bir çok ailenin tanı konmasına karşın tedaviye başlamadığını bu oranın yüzde 1-2’de kaldığını belirtti.
“Dikkat eksikliğinde ilgi alanına olan dikkatle görev alanına olan dikkat arasında ciddi bir fark vardır. Örneğin çocuk bilgisayar başında ya da televizyon izlerken çok dikkatli olabilir. Ama aynı dikkati verilen ödevi yaparken göstermez. Yere kalemini düşürür, oturamaz, kalkar dolaşır, birşeyler atıştırır, ödevi yapmakta zorlanır. Ancak yapılan işin sonunda bir ödül ya da büyük bir ceza varsa dikkat gösterir” diyen Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan tedavi yöntemlerine ilişkin de şu bilgileri verdi:
Tedavide hasta öyküsü çok önemli
“Hastalığın teşhisinde en önemli yöntem hastanın öyküsüdür. ‘EEG çektirdik, BT ya da MR’a bakıldı, hiperaktivite tanısı kondu’ gibi söylemler doğru değil. Çocukla, aileyle ve çok gerekiyorsa öğretmenden alınacak görüş yeterince bilgi verir, hastayı dikkatle dinlemek tanı koymada çok önemli. Küçüklükten bu emareleri taşıyor mu, ona bakmak gerekli. Yaptığımız testlerde ailenin ya da öğretmenlerin yazdığı ‘isterse çok daha başarılı olur’ sözleri çok önemli bir uyarı, anahtar bir sözcük. Unutkan, dağınık, plansız olabilen bu çocuklarda zaman algısı bozuk. O nedenle zamanı doğru kullanamıyorlar. Aileler ilaç tedavisi konusunda dikkatli ve özenli olmak durumundalar. Anne baba için, aile için baş etmesi zor bir süreç ama onların bilinçli oluşu, düzenli ilaç tedavisi ve sürdürülebilir spor yaparak tedavi edilebilecek bir hastalık. ”
Bağımlılığa dikkat
Tedavi edilmeyen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun ilerleyen yıllarda akademik başarısızlık, ilişkilerde sorunlar, yasal sorunlar, sigara, alkol ya da madde bağımlılığı, para yönetememe, sağlıksız yaşama gibi sorunları beraberinde getireceğine de değinen Prof. Dr. Ercan, aileleri bağımlılık konusunda da uyardı. İnternet ve bilgisayar bağımlılığının da çok ağır bağımlılıklar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ercan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Havaalanlarında ya da bir çok yerde eğitimli ailelerin yanlarındaki 5-6 yaşındaki çocuklarına son moda cep telefonları, tablet bilgisayarlar verdiklerini görüyorum. İnternet bağımlılığı felaket bir durum. ‘Çocuğum bilgisayar başında, cep telefonlarının her şeyini biliyor, her türlü mesajı atabiliyor’ diye sevinmeyin. Kaç saatini oyunla, kaç saatini ödeviyle geçiriyor çocuk, kontrol etmek gerekiyor. Saatlerce bilgisayarın başından kalkmayan çocuklar var. Oyunlar da kumar gibi. Her seferinde daha üst düzey oyunlarla bağımlılık arttırılıyor. İşin parasal boyutu da çok kötü. Tekrarlayıcı basit modul üzerinde iş yapma, mesaj çekme gibi eylemler aslında kapasite düşüklüğünü gösterir. Sürekli cep telefonuyla mesaj atması bir başarı değil. ‘Bu devirde çocuklar çok zeki, teknolojiye yatkın’ sözleri bir geyik. IQ’su yüksek olan çocuk tekrarlayan şeylerle uğraşmaz, yaratıcılık isteyen şeylere yönelir. ”
İlaçlar bağımlılık yapar mı?
Ailelerin ilaç tedavisi nedeniyle kimi zaman endişe yaşadıklarına da değinen Prof. Dr. Ercan, kullanılan ilaçların bağımlılık yapmadığını tam tersine bağımlılığı engellediğini belirtti. Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan, “Ailelerin ‘biraz kullanalım, yazın ara verelim ya da hafta sonu kullanmayalım’ gibi bir eğilim içinde olduğunu gözlemliyoruz. İlacın ne zaman bırakılacağını zaten zaman içinde görürsünüz. İlaç kendini ne zaman bırakacağını belli eder. Teorik olarak ‘altı ayda bir ya da bir yıl da bir ilacı kesin’ denir. Dikkat eksikliğinde bunu anlamak biraz daha uzun sürebilir, ama hiperaktivitede hareketlerden anlaşılır” diye konuştu.
Sunumun sonunda HİASD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ülkümen Rodoplu ve Genel Sekreteri Doç. Dr. Gürkan Ersoy, Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan’a bir teşekkür plaketi verdi.