Acil tıp asistanı Dr. Melike Erdem, 30 Kasım 2012 tarihinde, Sağlık Bakanlığı’nın Alo 184 – SABİM hattına yapılan bir yakınmayla ilgili savunmasını verdikten sonra çalıştığı hastanenin altıncı katından atlayarak yaşamına son verdi.
İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde asistan doktor olarak görev yapan 30 yaşındaki Dr. Melike Erdem’in çalıştığı hastanede intihar etme nedenini ailesi iş yoğunluğu ve uğradığı haksızlara bağladı.
Acil servisler, özel alanlardır.
Acil servisler, yaşam kurtardığımız alanlardır.
Acil servisler, çalışan hekim, hemşire ve diğer sağlık personeli için “ev”dir. Çalışma yaşamımızın belki de en uzun süresini burada geçirdiğimizden, acil servise evimiz gibi bakar, evimiz gibi özen gösteririz.
Acil Servise gelen hastalar da misafirlerimizdir. Tek farkla: bu gelen misafir mutlu değil, hastadır. Bir sorunu vardır. Bu sorununa bir çözüm bulmak amacındadır.
Biz hekimler hastalarımızı iyileştirmek için bu mesleği seçmiş olduğumuzun farkındayız. Bilgimizi, deneyimimizi, tüm enerjimizi bunun için kullanırız.
Hasta, bazen bizim de anamız olabilir. Yavrumuz. Komşumuz. Alışveriş yaptığımız bakkal. Bindiğimiz otobüsün şöförü. Sonuçta insandır. İnsanı sevdiğimiz ve onu kutsal bildiğimiz için bu işi yaparız.
Bu kutsal saydığımız işi yaparken elimizde olmadan yorulur, moralimiz bozulabilir ve istemeden de olsa hata yapabiliriz. Yine de işimizi yaparız. Yorulsak ta, kızsak ta, sisteme isyan etsek te yaparız.
Evimize kilit koyup, “bakmıyorum” demeden. Biliriz ki hastanın bize gereksinimi vardır.
Gelen hastanın bir tebessümü, bir tatlı diliyle yeniden canlanır ve kutsal işimize döneriz.
Tüm bu olan biten arasında tek bir isteğimiz vardır: Takdir edilmek. Şikayet değil. İtilip kakılmak değil. Azarlanmak değil.
Son söz:
Olan biten aslında çok nettir. Sağlıkta dönüşüm politikaları bu hizmeti tamamen kıymetsiz hale getirmiştir. Hekim, hemşire değersizleştirilmiştir. Sunulan hizmet artık kutsal değildir. Sağlık artık sadece kar getiren bir araçtır. Ne sağlık, ne hekim ve ne de insan artık değerli değildir.