GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE’M – 16. GÜN NOTLARI
Uz. Dr. Ülkümen Rodoplu
Herkes İçin Acil Sağlık Derneği Başkanı
WHO-DSÖ Toplu Yaralanma Yönetimi Eğitimcisi
EuSEM-Avrupa Acil Tıp Birliği Dirençli Toplum Çalışma Grubu Başkanı
GİRİŞ
6 Şubat 2023 Pazartesi sabahı, saat 04:17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7; saat 13.24’te Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde meydana gelen iki deprem, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya ve Kilis’te büyük yıkıma yol açtı.
20 Şubat tarihinde Hatay, Defne ve Samandağ merkezli 6.4 ve 5.8 büyüklüğündeki depremler orta ve çok hasarlı binaların da yıkılmasına neden oldu. 6 kişi yaşamını kaybetti. 300’den fazla kişi yaralandı.
Büyük depremin üzerinden geçen 16 gün sonunda, resmi açıklamalara göre 42 bin 310 kişi hayatını kaybetti. Bu sayının artacağı ortadadır.
AFAD verilerine göre, Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan deprem, yerin 7 kilometre altında gerçekleşti.
Türk Girişim ve İş Dünyası Federeasyonu (TÜRKONFED) Kahramanmaraş depremlerinde can kaybı sayısını 1999 Gölcük depremindeki veriler ışığında hesapladı. Federasyon depremlerde 72 bin 663 insan kaybı olacağını açıklayarak, depremin 84,1 milyar dolar hasara yol açacağı tahmininde bulundu.
AFAD, yaralı sayısının ise 105 bin 505 olduğunu belirtti.
AFAD, 448 bin 18 afetzedenin bölgeden diğer illere tahliye edildiğini paylaştı.
NEDEN YIKICI ?
Bu depremin dünya çapındaki sayılı depremlerden biri olmasının nedeni deprem büyüklüğüdür.
Bu tür depremlerin dünyada 8-10 defa gerçekleştiği bilinmektedir. Fakat bunların önemli bir kısmı yerleşim olmayan yerlerde gerçekleşmektedir, bu nedenle çok hasar vermeden atlatılabilir. Büyük depremin en önemli yanlarından bir tanesi yerleşimin yoğun olduğu 10 ili ve çok sayıda ilçeyi vurmasıdır.
İkincisi, çifte deprem olmasıdır. Bu kadar sık aralıklarla, bu kadar büyük deprem jeoloji tarihinde son derece azdır. Birinci depremin verdiği hasarı, ikincisi artırmış oldu. Birincinin verdiği hasarı ikincisi yıktı.
Üçüncüsü “deprem ivmesi” denilen durumdur. Depremin yüzeyde yaratmış olduğu sarsıntının büyüklüğüdür. Bu ivme değerleri çok yüksektir.
SONUÇ & ÖNERİLER:
– Bölgede ciddi bir yıkım olduğu ortadadır. 16. Günde arama ve kurtarma çalışmaları sadece 20 Şubat tarihinde yaşanan depremlerde yıkılan binalarda sürdürülmektedir.
– Bugünlerde barınma, ısınma, salgınla mücadele ön plandadır.
– Depremden etkilenen illerde halen elektrik, su, doğalgaz, barınma ve temizlik gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında sorun olsa da hızla giderilmeye çalışıldığı görülmektedir.
– Depremin en sert vurduğu yerlerden biri olan Hatay’ın Antakya ilçesine ulaşan bir uzman hekim, “atom bombası atılmış gibi” görünen ilçede, 40. saatte tek bir güvenlik görevlisi göremediğini söyledi.
– Depremin ancak 3. günü iş makineleri arama kurtarma çalışmalarına başladı. Öncesinde ise insanlar kazma kürekle enkaz altındakileri çıkarmaya çalıştılar ve kritik saatler ne yazık ki boşa gitti.
– Telefonlar bir çok alanda düzenli çekmedi ve internet sınırlı kaldı.
– Kentlerde çok az sayıda çadır kurulurken, insanların büyük kısmı ilk günlerde geceyi sokakta ateş yakarak geçirdi.
– Bu korkunç koşulların ortasında, resmi sayılara göre Türkiye’de 15 Şubat 2023 tarihinde, 1999’daki büyük Marmara Depremi’ndeki can kaybı eşiği geçilmiş oldu. Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki deprem sonucu beş ilde resmi raporlara 17.480 kişi hayatını kaybetmişti. Kimi tahminlere göre ise gerçek ölü sayısı 50 binin üzerindeydi.
– Kahramanmaraş merkezli 2023 depremi ise, dünya çapında ve Türkiye’de genel olarak sanayide ve inşaat teknolojisinde büyük ilerlemelerin kaydedildiği, deprem yönetmeliğinin iyileştirildiği on yıllardan sonra ve bilim insanlarının ısrarlı uyarılarının ardından geldi.
– Türkiye Barolar Birliği (TBB), “depremde yıkılan binaların yapımında görev alan yetkili ve sorumlu müteahhitler, görevliler ile yıkılan binaların projelerine onay veren, denetlemeyen kişiler” hakkında suç duyurusunda bulundu. Söz konusu kişilerin Türk Ceza Kanunu’nun “kasten öldürme” başlıklı 81. maddesi ve “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” başlıklı 83. maddesi uyarınca yargılanması istendi.
– Özellikle son üç yıldır bölgede deprem tehlikesinin arttığına dikkat çeken ve derhal önlem alınmasını talep eden yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Pazartesi günkü deprem felaketinin ardından bir kez daha İstanbul’daki tehlikeye dikkat çekti: “99 senesinden itibaren her an olmak kaydıyla 30 yıl içinde depremin olma olasılığı yüzde 62. Biz 23 yılını geçirdik. Yüzde 62 olasılık, 70’lere çıktı. Artık uzatmalara oynuyoruz.”
– İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan ve deprem sonrası müdahaleyi koordine eden AFAD’ın Türkiye’de en az 13 milyon insanı etkileyen felaket karşısında tamamen hazırlıksız olduğu ortaya çıktı. Depreme sadece 8 bin civarı arama kurtarma görevlisiyle müdahale eden AFAD’ın personel yetersizliği kendi 2019 tarihli raporunda belirtilmişti.
– 2023 yılında AFAD’ın bütçesi üçte bir oranında azaltıldı. Dahası, 23 Kasım 2022’de Düzce’de meydana gelen 6 büyüklüğündeki depreme verdiği yanıt, kurumun yetersizliğini gözler önüne serdi. Enkaz altında kalarak ölen kimsenin olmadığı 2022 Düzce depremi raporunda AFAD, kendi eksikliklerini şöyle ifade ediyordu:
– Depremden sonra afet grupları ve kurumlar yeteri kadar hazırlıklı olmaması sebebiyle Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) devreye alınamamıştır. TAMP uygulanamadığı için afet yönetimi kaos ve karmaşaya dönüşerek görev ve yetki karmaşasına sebep olmuştur. İletişim eksikliği sebebiyle kararlar sağlıklı alınamamıştır. Afet müdahale grupları kaynaklarını etkin şekilde yönetememesi sebebiyle müdahalede yetersiz kalınmıştır.
– Bu, 2023 Kahramanmaraş depremindeki geç ve yetersiz müdahaleyle on binlerce insanın önlenebilir ölümüne ve on binlercesinin de enkaz altında kaderine terk edilmesine yol açtı.
– Afetlere hazırlık konusunda toplumsal duyarlılığın gerilediği konuşulurken şu da ortaya çıktı: İlk 72 saatte kişisel eylem planı hala bulunmamaktadır. Deprem öncesinde, sonrasında nasıl davranılacağı hala bilinemez durumdadır.
– Arama kurtarmaya çok geç başlandığına, sürecin çok geç yönetildiğine şahit olduk. Dolayısıyla ilk saatlerde canlı kalan insanların feryatlarıyla bütün bölge doldu doldu taştı. Kurtulanlar bu feryatları dinledi durdu. Arama kurtarma çalışmaları çok geç başladı.
– Arama kurtarma çalışmalarının bu kadar geç başlamasının bir diğer nedeni de afetin doğası gereğiydi. Evet afet yönetiminde eğer siz bütün planlarınızı bölgedeki AFAD, Emniyet yetkililerine bırakırsanız o bölgenin vali ve kaymakamına bırakırsanız sistem çalışmaz çünkü onlar da her biri afetzededir. Kendisi, çocuğu, annesi, yakınları, akrabaları ve meslektaşları enkaz altındaysa dünyanın en iyi cerrahı bile görev yapamaz, yapmamalıdır. Kahramanmaraş’ın, Gaziantep’in, Hatay’ın kardeş kenti, kentleri olmalıdır olmalıydı.
– Bir ülkede eğer devlet ve kurumlar yeterli güven telkin etmez ise gönüllü orduları oluşur. Afet anında gönüllüler hızla harekete geçerek bölgelere ulaşır. Çünkü halk kendi yarasını sarma telaşına düşer. Gönüllü yönetimi zordur. Gönüllü de yemek yemek, barınmak istiyor. Gönüllü kurtama ekipleri, afetin içinde yeni sorunlar ve yükler getirebilir. Bunun da önceden planlanmış olması ve ona göre gönüllü desteklerden yararlanmak gerekir. Yaşadığımız afette gönüllük katılımı iyiydi ama mutlaka yönetilmesi gerekirdi. Buna rağmen bu büyük deprem bize şunu gösterdi ki; gönüllüler o kadar vasıflıydı ki, devletin yapması gereken birçok işi gönüllüler yapmak zorunda kaldı.
– Deprem meydana geldiğinde devletin çarkları, yavaş dönmeye başlıyor. İlk 72 saat vatandaş, kendisi, komşuları ve yakınlarıyla baş başa kalıyor. Bireylerin ilk 72 saatte yapacakları çok önemlidir. Panik, telaş, korku, endişe görüntülerini görüyoruz. Çünkü vatandaş ilk 72 saatte ne yapacağını bilmiyor. Vatandaş ilk 72 saatte ilk yardımda bulunmayı bilmiyor. Buradan da şunu anlıyoruz. Bunu yapmakla görevli olan Kızılay, AFAD ve bu eğitimleri yaygınlaştırmakla görevli olan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) da görevlerini kesinlikle yapmadı, yapmamıştır. Çünkü hiç kimse deprem sonrası nasıl davrandığını, davranılacağını bilmiyordu.
DEPREM, HAZIRLIK & DERSLER
– Depremden sonra can güvenliğinizden eminseniz ailenizle birlikte evi terk edin. Açık alana gidin. Bir daha sakın binanıza girmeyin. Resmi bilgi gelene kadar eve girmeyin.
– 6 Şubat tarihindeki büyük depremden sonra çok büyük bir yeni deprem daha yaşandı. 7 binin üzerinde artçı deprem şöyle dursun Elbistan’da, Defne ve Samandağ’da yeni depremler oldu. Bilime inanmadığımız, bilimi ciddiye almadığımız ve bugüne kadarki yaşanmış deprem deneyimlerinin hiçbirinden ders çıkarmadığımız da ortaya çıktı.
– Kendimize kahramanlar seçtik, kahramanlar bulduk. Mucizelerin 150’inci 160’ıncı saatte olmasını bekledik. Aslında mucizeleri de sıradanlaştırdık. Akıl ve bilimde mucizelere kahramanlara yer yoktur. Afet yönetiminde de mucizeler pek istenmez. Mucize ayda yılda bir gelir ve gerçekten mucizedir. Enkaz altından yaralıyı canlı bulup çıkartmak gerçekten profesyonel bir iştir. 7’inci gün bile kurtulanlar oldu. Onları kurtarabilenler profesyoneller vardı.
– Enkaz altından birinin çıkarılması, kurtarılması anında sessizlik, yavaşlık, karanlık ve sakinlik çok önemlidir. Çünkü saatlerce, günlerce enkaz altında kalan kişi şoktadır. Birden ışığa, soğuk ve gürültülü ortama çıkarsa; nabzı, kalp çalışması, solunumu, beyni bu hızlı değişime uyum sağlayamaz. Zaten durumu kritiktir, giderek kötüleşir. Boyunluk takma, damar yolunu açma, sırt tahtası kullanma, yaralının kolunu, bacağını, ayağını tespit etme konularında daha çok kat etmemiz gereken yol var. Bunu anladık ve gördük.
– Türkiye bu afetin etkilerini, yaralarını sarmak için yıllarca mücadele edecek. Hep birlikte, hepimiz toplum olarak stres sonrası depresyon yaşayacağız. Korkularımız giderek artacak ama bu topraklar neler gördü geçirdi. Bunu da atlatacağız. Çünkü birlik beraberliğimiz, dayanışma ruhu çok kıymetli. Hızla yaraları sarmak istememiz çok değerli. Bu depremin Türkiye’de çok yeni sayfalar ve yeni aydınlık yarınların başlangıcı olacağını görüyorum. Ama o başlangıçta şunu yapmalıyız. Okullarımızda mutlaka hayat bilgisi dersi olmalıdır. Çocuklarımız ilköğretimden itibaren deprem, sel, orman yangınları ve diğer afetlere nasıl hazırlanmaları gerektiğini öğrenmelidir. İşinin ehli kişilerin bu eğitimleri vermesi, liyakata dayalı görevlendirmeler yapılması çok önemlidir.
SON SÖZ: Afetler ile baş edebilirsek Türkiye, dünyanın akla ve bilime inanan en güzel ülkesi olacaktır!